Türkçe’de bağnazlık kelimesiyle karşılanan
taassup din, düşünce, siyaset, milliyet gibi birçok alanda koyu bir
muhafazakârlığı, değişik anlayışları aşağılayıp yok etme eğilimini,
farklılıklara karşı katı bir hoşgörüsüzlüğü ifade eden bir terim haline
gelmiştir.[1]
“Herhangi bir tarafa bağlılıktan dolayı delili apaçık
ortaya konduğunda bile gerçeği kabul etmeme”[2]
şeklinde de tanımlanan taassup, hakikatin önündeki en büyük engellerden
biridir.
Rabbimiz, kerim olan kitabımızda özellikle mutaassıp, bağnaz
kafirleri eleştirmiş bu hususu Kur’an-ı Kerim’in çeşitli surelerinde defaatle
vurgulamıştır. Örneğin Maide suresinde rabbimiz şöyle buyurur:
Onlara, “Allah’ın indirdiğine (Kur’an’a) ve Peygamber’e
gelin” denildiğinde onlar, “Babalarımızı üzerinde bulduğumuz din bize yeter”
derler. Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da
mı?[3]
Bu ayeti celileyi, Mekkeli müşrikler üzerinden okumak kolay.
Peki nefsimize yönelerek bizim Mekkeli müşriklerin babalarının yerine
koyduğumuz kişi ve makamlar, ideolojiler, gelenek ve göreneklerimiz varsa? Hiç
bu açıdan düşündük mü?
Değiştirilemez hatta ve hatta teklif dahi edilemez
fikirlerimiz, inançlarımız bizleri mutaassıp(bağnaz) kılmaz mı?
Rabbimiz Mü’minun suresinde şöyle buyuruyor:
Onlara merhamet edip de içine düştükleri sıkıntıyı
gidersek yine de büyüklük taslayarak körü körüne taşkınlıklarını sürdürürler.[4]
Yine Fetih suresinde şöyle buyurulur:
“Hani inkâr edenler kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu
yerleştirmişlerdi. Allah ise, Peygamberine ve inananlara huzur ve güvenini
indirmiş ve onların takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) sözünü tutmalarını
sağlamıştı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil idiler. Allah, her şeyi hakkıyla
bilmektedir.”
Görüldüğü üzere rabbimiz birçok ayet-i kerimede taassuptan
bahsederken, kafirlerden bahsetmiştir. Bu Müslümanlarda olmaması gereken bir
haslettir. Ancak ne yazık ki tarih boyu Müslümanlar içerisinde kendi mezhebine taassupla
bağlanan, kendi tarikatına taassupla bağlanan kimseler olagelmiştir. Bugünde bu
tutumu sergileyen Müslümanların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır.
Filanca hocaya, filanca cemaate veya tarikata olan muhabbeti
birçok kimsenin hakikati görmesinin önünde en büyük engeldir. Bu kimseler sevdikleri,
alışageldikleri düzenlerinin, düşüncelerinin bozulmaması için dinlemeye dahi
tahammül edemezler. En fazla dinliyormuş gibi yaparlar. Kendilerine bir delil
getirilse itibar etmezler. Ayet ve hadisleri sadece ve sadece kendi
yorumladıkları şekliyle kabul ederler.
Bu sebeple bu tür kimselerin hakikate ulaşması güçtür.
Bazıları için neredeyse imkansızdır.
Bağnazlıkları sebebiyle atalarının izinden giden müşrikler ile,
bağnazlıkları sebebiyle tarikatındaki bidatları, hurafeleri ısrarlar sürdüren hiçbir
delili kabul etmeyen kimse ile taassup yönünden ne fark vardır? Şeyhini,
hocasını göklere çıkaran onu -lafzen olmasa da fiilen- beşer olmaktan çıkaran
bağnazların bu tutumu Müslüman ahlakı ile bağdaşır mı?
Şeyhi hakkında konuştuğunda: “Tabiki beşerdir hata yapabilir.”
diyerek bahseden ancak pratikte ona asla toz kondurmayan, ehl-i sünnet ve’l cemaat
akidesi dışındaki türlü türlü kabul edilmez ifadeleri 40 takla ile te’vil
etmeye çalışan ve neticede hatasız bir şeyh edinen kimse gizli mutaassıptır.
İnanın, taassup hakikate ulaşmanın önünde en büyük engeldir.
Bir kimse şeyhini, cemaatini ya da tarikatını sevmesin mi
bağlanmasın mı?
Elbette sevsin ama bu sevgi ölçülü olsun. Kişiyi
aşırılıklara götürmesin.
Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyuruyorlar:
“Sevdiğin kimseyi ölçülü sev…”[5]
Bu hususta bizleri uyaranlardan biri de Hüccet’ül İslam İmam
Gazali’dir. Gazali’ye göre bir sözü söyleyene göre değil gerçek olup olmadığına
bakarak değerlendirmek gerekir.[6]
Bir düşünce ve inanç hareketiyle ilgili duydukları şeyleri
inceleyip değerlendirmek yerine kulaktan dolma bilgilerin taklitçi bir tutumla
benimsenmesi insanlarda katı bir bağlılık doğurmakta ve giderek taassup
duygusunun yerleşmesine yol açmaktadır.[7]
Tüm bunları nefsimi de muhatap kılarak kaleme aldım. Bizlere
bir hakikat ulaştığında inat etmeyelim. Her şeyi bilirim havasında olmayalım.
Bizim düşüncelerimize zıt gibi görünen düşüncelere de kulak verelim.
Duygularımız bizleri hakikate ulaşmaktan mahrum bırakmasın.
Rabbim bizleri taassubun her türlüsünden muhafaza buyursun.
Ayaklarımızı sırat-ı müstakim üzere sabit kılsın.
Dua eder dua beklerim.