Yaşadığımız şu sıkıntılı günlerin sonrası aydınlık. Bugün
böyle ama yarınlar daha güzel olacak demek isterdim. Gerçekten de öyle mi? Çoğumuz
gelecek günlerin daha güzel olacağını düşünerek çalışırız, çabalarız. En mutlu
günlerimizin daha gelmediğini ilerde daha mutlu olacağımızı hayal ederek
bakarız geleceğe. Bu güzel bir bakış açısı aslında. Geleceğe umut dolu bakmak
gerekir. Ancak asıl mutluluk bu dünyada değildir. Rabbimiz en büyük saadeti
ahirete saklamıştır. En büyük mutluluğu, huzuru dünyada arıyorsak muhtemelen
bulamayacağız.
Şöyle ki; 30 yaşına kadar güzel bir hayatınız olduysa çok
şanslısınız. Sevdiklerinizle vakit geçirdiyseniz, huzurlu bir yuvada
büyüdüyseniz, nispeten mutlu olduğunuz bir mesleğiniz, sevdiğiniz bir eşiniz ve
yavrularınız varsa sizden bahtiyarı yoktur muhtemelen. Ama bu biz insanoğluna yetmez
hep daha fazlasını isteriz. Gözümüz bir türlü doymaz. İlerde bizi daha mutlu edecek
nelerin olmasını bekliyoruz? Gelecekte ne olursa siz daha mutlu olacaksınız mesela?
Basit bir muhtemel bir senaryo çizeceğim: 30’lu yaşlara
kadar çoğu şey güzel gitti ise ağır imtihanlar yaşamadıysanız daha büyük
imtihanlar sizi bekliyor demektir. Çünkü sevdiklerinizi kaybedeceksiniz. Sizden
büyük akrabalarınız vefat edecek ve aranızdaki yakınlığa göre üzüleceksiniz.
Ölüm, Allah (a.c)’nin kullarına yazdığı kaçınılmaz bir yazgıdır. 40’lı yaşlara geldiğinizde
hala anne-babanız hayatta ise şanslısınız. Ama bu yaşlarda da onların sağlık
sorunları ile uğraşacaksınız. Beraber pikniğe gidemeyeceksiniz mesela ya da
ancak kısıtlı şartlar altında vakit geçirebileceksiniz. Sohbetleriniz bile
sınırlı olacak. 50’li yaşlara geldiğinizde artık dünyada sevdikleriniz çoğu
yaşamıyor olacak. Akranlarınızdan bile çoğu kimsenin yaşamadığını fark
edeceksiniz. Eskisi gibi dinamik olmadığınızı hissedeceksiniz. Başlayan sağlık
sorunlarınızda cabası. Bu böyle sürüp gidecek...
Aslında mutluluk gelecekte değil. Mutlu olup olmamak
içimizde. Bakış açımızda…
Şair Giacomo Leopardi: “İnsanlar mutlu olacakları
zamanın gelmesini beklerken mutludur.” der. O gelmesini beklediğimiz
günlerin hayali mutlu eder bizi aslında. Ama geleceği sadece O (a.c) biliyor. O
günler hiç gelmeyebilir de.
Ebu Musa el-Eşari şöyle demiştir: “Dünyadan hüzün
veren bir yorgunluk ve beklenen bir fitneden başkasını beklemiyoruz.”[1]
Kıyamet ise her geçen gün yaklaşıyor. Bu birbirinden daha
karanlık günlerin gelmesi demektir. Bizim elimizde olmayan büyük savaşların
çıkması, umuma gelecek büyük belaların gelmesi demektir.
Bu sebeple asıl mutluluğu ahirette aramalıyız. Cennetin
hayali bizi mutlu etmeli. Bütün sevdiklerimizde orada olma arzusu bizi harekete
geçirmeli. Madem bu dünyada sıkıntı ve çileler bitmiyor, madem işin sonunda
mutlaka ayrılık var. Ayrılmayacağımız baki bir mutluluğu hedeflemeli insan.
“Orada ilk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar.
Rabbin, onları bir lütuf olarak cehennem azabından da koruyacak. İşte büyük
kazanç budur!”[2]
“Allah, inanan erkeklere ve kadınlara, sonsuza dek
kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn Cennetlerinde güzel güzel
meskenler vadetti. Allah'ın hoşnutluğu ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük
mutluluk da budur.”[3]
